Bu haftaki röportajımız sanatın farklı sektörlerinde çalışmalarını sürdürdükten sonra gençleri sanatla buluşturmayı ilke edinmiş sevgili Ece Balcıoğlu'yla. İstanbul Modern Müzesi'nin Genç Modern Yöneticiliğini yapan Balcıoğlu, bir müze programı kapsamında gençlere özel sanat etkinlikleri tasarlamakta. Sohbetimizde, gençlerin sanatın bugünü ve yarını için nasıl bir rol üstlendiğini konuştuk. Sanatın gençlerle beraber değişip şekillendiğini ifade eden Balcıoğlu, sanatın genç bireylerin eğitimindeki önemini vurguladı.
1- Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Ece’nin bugüne kadar nasıl bir yolculuğu oldu?
1993 İstanbul doğumluyum. Lisedeyken hep sanat veya tarihin içinde olan bir mesleğim olmasını istiyordum. Çünkü sanat, çocukluk yıllarında bale ve piyano ile başlayarak her zaman hayatımdaydı. Sanatın üretim kısmında yetenekli olmadığımı keşfetmem uzun sürmedi. Sanat Yönetimi bölümünün varlığını öğrendikten sonra hedefimi bulmuş oldum. 2015 yılında İstanbul Kültür Üniversitesi Sanat Yönetimi bölümünden mezun oldum. Benim plastik sanatlara olan ilgim daha çok müzecilik veya galericilik dünyasında yönelmemi sağladı.Öğrencilik yıllarımda hem görsel sanatlar hem de plastik sanatlar alanında yaptığım stajlar sayesinde seçim yapmam çok daha kolay oldu diyebilirim. İlk olarak bir TV kanalında staj yaptım ardından yazı yazmaya olan ilgim beni dergicilik dünyasına doğru yöneltti ve Genç Sanat dergisinde bir süre editör asistanlığı yaptım. 2014 yılında ise daha çok sahne sanatları etkinlikleri düzenleyen bir organizasyon şirketinde çalışmaya başladım. Ama daha önce de söylediğim gibi galericilik veya müzecilik asıl içinde bulunmak istediğim alandı. Kariyerime bu doğrultuda yön vermek istediğim için ilk olarak kısa bir süre Sevil Dolmacı Sanat Danışmanlığında görev aldım. Sonrasında ise Evin Sanat Galerisi’nde galeri yöneticiliği yapmaya başladım. Kariyerim açısından çok önemli olduğuna inandığım 7 yıl içinde galericiliğin bir çok yönünü deneyimleme fırsatı buldum. Galericilik çok yönlü düşünmeyi gerektiren bir meslek; hem sanat açısından hem de yöneticilik açısından çok farklı dinamiklere sahip bir oluşumun içerisinde çalışıyorsunuz. Aynı zamanda dünyanın en sosyal mesleklerinden biri olması kurduğunuz ilişkileri işin sürdürebilirliği için çok önemli bir noktaya getiriyor.
2- Sanat sektöründe yaklaşık 10 yıllık bir deneyiminiz var, bu süreçte koleksiyonerlerin ilgisinin yöneldiği sanatsal içerikte nasıl bir değişim gözlemlediniz?
Son yıllarda gençlerin sanata olan ilgisinin artmasına bağlı olarak koleksiyonerliğe başlamalarıyla, çağdaş sanat ve dijital sanata doğru bir yönelme olduğunu söyleyebilirim. Bununla birlikte klasikleşen isimlerin dışında daha genç ve kariyerlerinin başında olan sanatçılara olan ilgi de artıyor.
Sosyal medyanın sanat dünyasında aktif şekilde kullanımı her geçen yıl artarak devam ediyor. Buna bağlı olarak sanatçılara erişilebilirliği kolaylaştıran bir iletişim aracı olarak karşımıza çıkıyor. Bu durum gelecekte de etkili bir yöntem olarak hatta gelişerek sanatsal ilginin ve içeriklerin değişiminde rol alacağını düşünüyorum.
3- Genç Modern Yöneticiliğini yaptığınız İstanbul Modern uzun bir aradan sonra tekrar kapılarını sanatseverlere açtı. Türkiye’de sanatın merkezi sayılabilecek bu müzede gençleri ne gibi yenilikler bekliyor?
Modern ve çağdaş sanatı toplumla buluşturan İstanbul Modern, dünyanın önde gelen kültür sanat kurumları ve müzelerinin tasarımında imzası bulunan Renzo Piano’nun tasarladığı yeni binasıyla sanatseverlerle yeniden bir araya geldi. Kurulduğu günden bu yana 850 bin çocuk ve genci ücretsiz sanat eğitimiyle buluşturan müze, günümüz teknolojilerini kullanarak sanata erişim olanaklarını çoğaltan, sanatsal gelişimi destekleyen yaratıcı öğrenme deneyimlerini çocuklara ve gençlere sunuyor. Şeffaf tasarıma sahip bir mekânda özel olarak kurgulanan Keşif Alanı ve müzenin sanatın farklı teknik ve uygulama biçimlerine odaklanarak doğadan ve çevremizden ilham alan Eco Art Lab ile çocuklara, müzenin birinci katında yer alan eğitim odalarından birinde yer alan Stüdyo STEAM ise hem gençlere hem de yetişkinlere müzedeki sergilerin dışında yeni deneyimler sunuyor. Eczacıbaşı Topluluğunun desteğiyle 18-25 yaş arası tüm gençler Salı günleri İstanbul Modern’i ücretsiz ziyaret ediyor. Gençler sergileri ücretsiz ziyaret etmenin dışında her ay bir Salı günü düzenlenen sanatçı atölyelerine ve söyleşilerine ücretsiz katılabiliyor.
4- Genç Modern için etkinlik ve organizasyonları tasarlarken nasıl bir süreç izliyorsunuz? Genç bireylere sanat dünyasını tanıtırken hangi faktörler ön plana çıkıyor?
Genç Modern, Esra Eczacıbaşı tarafından 2014 yılında kurulan ve 21-40 yaş arası, modern ve çağdaş sanata ilgi duyan gençleri İstanbul Modern bünyesinde buluşturmayı, genç sanatçılarla bir araya getirmeyi ve İstanbul sanat çevresinin bir parçası olmalarını sağlamayı amaçlayan bir program. Genç Modernliler; sanatçılar, küratörler ve koleksiyonerlerle sergi turlarında, atölye ziyaretlerinde, fuar, bienal ve benzeri sanat organizasyonlarında bir araya geliyor, yurtiçi ve yurt dışı sanat gezilerine katılarak çağdaş sanatı yakından takip ediyorlar. Bu etkinlikleri oluştururken İstanbul Modern’in koleksiyonunu esas alarak özellikle İstanbul’da gerçekleşen sergileri takip ederek düzenliyoruz. Çünkü Genç Modern bir nevi sanat dünyasında nitelikli içerikleri takip ederek üyelerin sanata olan ilgilerini doğru bir şekilde yönlendirmelerine yardımcı oluyor. Genç Modernlilerin arasında gelecekte sanat koleksiyonu oluşturmayı düşünen kişiler olduğu gibi mesleklerinden bağımsız sanata ilgi duyan kişilerin sanat yönlerini geliştirmek isteyen üyelerde var. Bu noktada Genç Modern etkinlikleri bir rehber niteliğini taşıyor diyebilirim.
5- Gençleri sanat dünyasında çekmede karşılaşılan temel zorluklar nelerdir? Diğer yaş gruplarının ihtiyaç ve önyargılarından nasıl farklılaşıyor?
İlk olarak eğitim hayatında sanatın bir yeri olması gerektiğine inanıyorum. Okul öncesi eğitim hayatıyla başlayıp tüm öğrencilik hayatında hem teorik hem uygulamalı şekilde ilişkide olmak sanata olan farkındalığı şekillendirebilir. Sonrasında ise kişi sanatın hangi dalına daha yakın hissediyorsa onu takip etmeye, sanatçıları araştırmaya ve etkinliklere katılmaya başlayabilir. Sanatın ulaşılamaz veya “herkes sanattan anlamaz” zihniyetinden de uzaklaşmanın gerektiğine inanıyorum. Bu sayede sanata karşı olan tüm önyargılar kırıldığında tüm sanat dallarına ulaşılabilirliğin mümkün olduğunu görebiliriz. Plastik sanatlar alanında sanat izleyiciliğinin bir diğer kısmı olan koleksiyonerliğe geçmek için ise tabii ki maddi imkanlarda işin içine dahil oluyor. Bu noktada ise gözlem gücünü geliştirmek ve sakin bir izleyici olmak devreye giriyor. Çünkü bu açıdan araştırma yaptığınızda ve bu alandaki her şeyi takip edip tüm önyargılardan uzaklaşarak kendinize ait bir habitat yaratabilirsiniz.
6- Sizce günümüzde sanatsal faaliyetler ne kadar erişilebilir? Bu erişim en çok hangi format ve ortamlarla sağlanıyor?
Günümüzde çok fazla sanat etkinliği herkes tarafından erişilebilir durumda. Özellikle İstanbul’da birçok konumda hem ücretsiz müzik etkinliklerine hem de sergilere katılabiliyoruz. Hatta kolay erişebilirlik tarafından baktığımızda sergiler genel olarak diğer sanat faaliyetleri açısından her zaman daha kolay ulaşılır gözüküyor. Sanat galerilerinin ücretsiz ziyaret edilişi müzelerin ise belirli ücretsiz günlere sahip oluşu sanata kolay erişilebilirlik açısından önemli teşvik noktaları arasında yer alıyor.
7- Türkiye’de sanatın ve sanatsal faaliyetlerin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Bu öngörünüz dünya genelindeki sanat dünyanın formundan hangi noktalarda farklılaşıyor?
Sanat dallarının erişilebilirliği ülkemizde olduğu gibi dünyada da artık giderek artıyor. Dijitalleşen dünyanın bunda önemli bir rolü var. Türkiye’de farklılaştığı alan ise kesinlikle eğitim olduğunu düşünüyorum. Çok küçük yaşlardan itibaren sanatın bir zorunluluk olarak derslerde olmasının dışında bu eğitimi içselleştirerek aktarmak sayesinde gelecekte kişinin mesleği ne olursa olsun sanat bilincine sahip olmasıyla gelişebilen bir anlayış haline geliyor. Sanatla beraber daha yaratıcı ve farklı düşüncülere sahip çevre ile etkileşimde bulunabilirler.
8- Geleceğe yönelik olarak, genç bireylerin sanat dünyasını şekillendirmedeki rolünü nasıl görüyorsunuz? Kendi çalışmalarınızda gençlerde uyandırmak istediğiniz sanatsal vizyon ve yetkinlikler hangi fikirler etrafında toplanıyor?
Direkt olarak gençlerin yön vereceğini söyleyebilirim:) Her alanda olduğu gibi sanatta da hızla gelişen dijital mecra kullanımıyla şu anda bile görmeye başladık. Ama tabii ki dijital mecraları kullanmada eski kuşakları geride bıraksalar da geçmişteki üretimlerden bir haber olmamaları ve çok fazla sanat ilgili yayınları okumaları önemli bir kriter. Çünkü eğitim hayatının yanı sıra kişinin çeşitli sanat alanlarıyla ilgili bilgi sahibi olmasını kendi çabalarıyla bilgi sahibi olmasını da gerektiriyor.